MardinLife Mardin Tanıtım Rehberi
Yükleniyor...

 
 English  French  German  Spain  Italian  Dutch       Russian  Portuguese  Japanese  Korean  Arabic  Chinese Simplified      
   
 
Google
  Web   Sitede Ara

MardinLife Mardin Tanıtım Rehberi

batılinanclaradetler

BATIL İNANÇLAR VE ADETLER

Mardin birçok uygarlıklara sahne olduğu için ilginç adet ve batıl inançların bol olduğu bir yerdir.Çocuğu olmayanların uyguladıkları adetlerden tutun da çocuğu yaşamayanların uyguladıkları bir takım usullere kadar…ayaktan çıkarılan ayakkabıların tesadüfen üst üste gelmesi ayakkabı sahibine yolculuk göründüğü,el ayası kaşınan kişinin para kaybedeceği veya kazanacağı,gözü seğirten kişinin sevineceği,makasın açık şekilde kalması ev sahiplerinin dedikodu konusu yapıldıkları şeklinde yorumlanırken,sabun,bıçak,makas gibi eşyaların elden ele verilmesinin alıp veren arasında küslüğe sebep olacağına inanılır.Çok sevilen kişinin resminin öpülmesi,ters dönmüş ayakkabının da uğursuzluk getireceği inancı mevcuttur.Askere veya gurbete çıkacak kişinin beş parmağı belli olacak şekilde un dolusu bir tabağa batırılması adetlerden sayılır.

MARDİN'DE HISS' IT MERENİ HAFTASI (Meri'nin uyanışı dolayısıyla doğanın uyanışı): Hiristiyan vatandaşların oruç aylarının bitiş tarihi veya diğer bir deyişle Nisan ayının son ile Mayıs ayının ilk haftası olup.dört aşamalıdır:

1.YILANLAR HAFTASI : Bu haftanın ilk Cuma gününde; pastırma-sucuk veya güzellik adı verilen bir tür bitkiyle evler tütsülenir.Yılan ve akrep tehlikesini giderdiğine inanılır.

2.KIZLAR HAFTASI:Yılanlar Haftasını izleyen ilk Cumartesi ile Pazar günü evli kadınlar , uğurlu olur inancıyla baba evini ziyaret ettikleri haftadır.

3.YORGUNLAR HAFTASI: Kızlar Haftasının bitimini izleyen pazartesi gününden Cuma gününe kadar olan haftadır.Bu günler içerisinde; banyo;dikiş; çamaşır yıkama, ev süpürme dahil uğursuzluk getirir diye hiç bir işin yapılmadığı haftadır.Aynı haftanın Cumartesi günü kadınlar, hamama giderek yorgunluktan arınma banyosu yaparlar..

 4.HISS' IT MERENİ HAFTASI :Ertesi günü yani Pazar sabahı kıra çıkılır piknik şenlikleriyle bu hafta son bulur..

a ole s yn�K��yenmez.

 

 *“Fakir insan: ‘nasıl düzeltirim halimi, zengin insan ise nasıl artırırım malımı.’ Diye düşünürmüş.”

*"Meryem Ana Sofrası Gibi"

 (Güzel bir olayı kutlamak amacıyla özel olarak hazırlanmış;etlisiyle, tuzlusuyla,tatlısıyla eksiksiz vemükemmel sofralar için kullanılan bir deyimdir.)

*"Pilav Çanı"

(Zaman ölçü birimi olarak kullanılırdı.En yakın kilisede ikindiden sonra ve akşam ezanından önce

çanın çalmasıyla akşam yemeğine hazır olması için bulgur pilavının ateşe konduğu zamanı bildirir.)

 “Kiminin Eşeği ölür, Kiminin İti Şişmanlar.”

 *“Hiçbir Koyun Kendi Kuzusunu çiğneyip Geçmez.”

arak y� ei�K��dan kaybolabilirler. Belki de böyle en iyileri kaybedilebilir. Uzun süre uçmayıp daha sonra aşırı zincirleme yere doğru takla atanlara rastlanır ve bunlar talihsizce yere çakılabilirler. Bu gibi durumlar bazı taklacı besleyenlere hiç yabancı gelmese gerek.

 

Ortalama ilk uçuşlardan 3-4 ay sonra yavru kuşlar takla atmadan önce kanatlarını sesli bir şekilde birbirine vurarak kendilerini dikey yükseğe çekerek takla atmaya başlarlar. Bu demektir ki takla atmadan önce kendilerini dikey 3 ila 5 metre yükseğe çekerek ve sonunda takla atarak yükselirler. Buna `Hava Fişeği´ denir. Çoğu birkaç uçuş deneyiminden sonra 10 m yüksekliğe kadar çekerek bu esnada 3-4 takla atabilir. İşte bunu başaranlar artık tek uçurulmaya hazırdırlar. Bunların arasından tipik ırk özelliklerini gösteren kuş alınır ve birkaç dakika yalnız uçurulduktan sonra yere kümes önüne birkaç kuş salınır. Uçan kuş bunu fark ettiği an diğerlerinin yanına yere inmeye deneyecektir. Fakat daha evvel havada fışkırmayı öğrendiği için, ilk etapta inmekte zorlanacak ve defalarca kendini dikey yükseğe çekerek takla atacaktır. Böyle kuşları hava fişeğini mükemmelleştirene kadar sadece tek uçurmak gerekir.

Bunların aralarında bazıları sefere girdikten sonra dikey fışkırırken kendi eksenlerinde bir burgu gibi dönerek ve takla atarak yükselirler. Bu ırkı temsil edenlerden bir kaçı fışkırırken 10-15 takla atabilir, fakat bu esnada yükseklik kazanamazlar. Türklerde geçerli olan, takla kendini ne kadar  çok yükseğe çekerse o kadar da değerlidir. İyi kuşlar genelde 20 ile 50 m yükseklerde uçarlar. Uçuş süresi antreman ve hava koşullarına göre 10 dakikadan 5 saate kadar uzayabilir.

Uçuş süresi en az 1 saat, en fazla 1,5 saat olmalıdır. Bu süre aşıldığı an uçan kuş için yorucu ve yetiştirici için de sıkıcı olabilir, dahası üzücü, çünkü kuş inemediği için, olmaması gereken yere basabilir ve eğer sahibi kuşa önem veriyorsa onun içinde kuşun inmesini beklemek kaçınılmazdır.

Mümkün oldukça uçuş deneyimi başarılı olan kuşlar damızlığa alınmalıdır. Türkiye´de genelde 2 ve 3 yaşına gelen, uçuşları başarılı bulunan ve hayatlarının baharında olan kuşlar damızlığa alınır. Mümkünse tüy değiştirme zamanında kuşlar uçurulmamalı, kendinizde üzüntüyü ve kuşlarda acıyı önlemiş olursunuz. Eğer Taklaların rahat tüy değişimi beklenirse, onların uçma yetenekleri de artar.

Ekim 1991 de her zaman olduğu gibi tatilimi yine Türkiye de geçirdim. 4 haftalık iznimin sadece 2 haftasını evde yakınlarım ile geçirdim, diğer 2 hafta güvercin ırklarını tanımak ve yetiştiricilerden bilgi edinmek için yollarda geçti. Bu ırkı çocukluğumdan bu yana tanımama rağmen, benim için cevaplandırılmasını beklediğim daha bir çok soru vardı. Bu yüzden arkadaşım Talih Eroğlu ile Ankara dan 60 km uzakta bulunan Kırıkkale ye gittik, çünkü birkaç yıl önce arkadaşım Talih vasıtası ile onun arkadaşı Halil den bu günkü elimde bulunan damızlıklarımı edinmiştim.

Takla düşkünü ve kamyon şoförü olan ve kamyonu ile Türkiye´nin bir çok yerini gezen bir yetiştiriciden, artık sadece Kırıkkale de takla yetiştiriciliğinin baharının yaşandığını öğrendik. Bu tavsiye ve kuşçu arkadaşımız Halil in daveti, Kırıkkale ye  gitmemiz için yeterli bir sebepti. Halil ve Talih daha evvelden arkadaş olduklarından dolayı çok içten ve güler yüzlü karşılandık.

Halil arkadaşlarına bizim geleceğimizden bahsettiği için, bekleniyorduk. İlk önce Halil in kuşlarını incelemeye aldık, bunlar bir apartmanın bodrum katında yetiştiriliyor ve buradaki pencereden dışarıya çıkıp yine içeriye girebiliyorlardı. Taklaların bu 1 metre yüksekliği olan bodrum penceresinden gidip gelmeleri doğrusu beni şaşırtmıştı. Tam bu pencerenin üzerine bir balkon denk geliyordu ve taklaların buradan havaya fışkırmaları imkansızdı ve bu yüzden rahat girip çıkıyorlardı. Düşüncem, niyet ve istek insanı muvaffak kılıyordu. Bu koşullarda, böyle yetiştiriciler olmasaydı, bizler damızlıkta nerelere varabilirdik?

Daha öğleden önce arkadaşımız Sabri yi ziyaret ettik, vardığımızda kuşları salık vaziyette yerde geziniyorlardı. Takla üzerine olan uzun bir görüşmeden sonra Sabri kendi yetiştirmesi olan bir kuşu uçurmak istiyordu ve bizlerde tabi o anı sabırsızlıkla bekliyorduk. Öncelikle bütün sürüyü kümese sokup, genç bir erkeği eline alarak, onu yere bıraktı, hafifçe ona değnek ile dokunup dikey havaya doğru yükselmesini sağladı. Genç kuş ilk taklasını atmadan önce, sesli ve dikey bir şekilde kendini ortalama 20 metre kadar yükseğe çekti ve ilk taklasını attı, bundan sonra tekrar takriben 15 metre fışkırarak ikinci taklasını attı. Tahmini zor olan yaklaşık 35-40 metre yüksekliğe ulaştığında, yüksekte dairelerini çizerek, neredeyse her üç dakikada bir, bu arada yere salınan diğer kuşların yanına kanatlarını bir doğan gibi kapatarak sıkıp geliyordu. Pike yapıp yere yaklaştığı an aniden durup takla vurup ( buna taban takla denir ) sert ve sanki bir makineli tüfek sesini andıran kanat sesi ile sadece üç takla ile havaya fışkırıyordu.

 

 Bu uçuş stili yaklaşık bir saat kadar tekrarlandı, ta ki diğer yerdeki kuşların yanına, tek bir takla ile inene kadar. Her defasında kanatlarını kapatarak yere 50 santim kadar yaklaştığında, her an yere basacağını düşündüğüm an bile kolaylıkla oynayarak yukarı fışkırıyordu. Bir çok kere güzel uçanlara tanık olmuştum, fakat bu kuşun uçuşu gibi beni hiç biri büyülememişti. Böyle bir yüksekliğe taban takla vurarak ve fışkırarak çıkmayı başaran taklalar çok değerli ve paha biçilmezdir. Bunlar mücevher gibi özel kasalarda muhafaza ediliyordur.

Öğlenden sonra hep birlikte daha yükseklerde bulunan bir bölgeye gittik, burada kuşçu arkadaşımız Ali Rıza´nın 5 dönümlük arazisi bulunuyordu. Kendisi halen koyunlarına ağıl yapımıyla uğraşıyordu. Bizlere bu bölgeye yerleşmesinin nedeninin sadece taklalarını rahatlıkla uçurup yetiştirmek olduğunu anlattı. Daha sonra onunda Almanya´da yaşadığını ve burada da takla beslediğini öğrendik. Kümesi 150 santim kadar dahi yüksek değildi ve kerpiçten yapılmıştı. Çok basit yöntemlerle kuş bakıyor, yani yere yerleştirilerek meyve sandıklarından yapılmış yuvalıklar gibi. Fakat onunda damızlıkları dikkat çekiciydi.

 

Öğleden sonra geç bir vakit Yahşiyan köyüne ulaştık ve uzun süren bir aramadan sonra oranın takla yetiştiricisini nihayet bulduk. Bize şuradaki sokağın yanındaki boş alanda onu beklememizi söyledi. Birkaç dakika sonra kendisini dar bir aradan elinde değnek ile kuşları kuzu gibi boş alana doğru sürdüğünü gördük. Böyle sinide hiç görmemiştim doğrusu, çünkü kuşların uçurulduğu bu boş alandan evi ve kümesi en azından 50 m kadar uzaktaydı. Kuşlarının uçuşu diğerlerininki gibiydi, sadece kuşların bazılarında üçüncü bir kuşak mevcut ve gözdeki iris rengi dikkat çekici koyu sarı tonlardaydı, bunlar oradaki kuşları daha değerli kılıyormuş. Uzun bir söyleşiden sonra kuşlarını tekrar geldiği yoldan kümese geri sürdü. Hislerim bana, eğer insan bu ırka değer veriyorsa, her türlü şartlar altında, istenilirse bu ırkın uçurulabileceğini söylüyordu. İtiraf etmeliyim ki, sadece burada bulunan bu boş alana taklaları alıştırıp uçurmak bile dahiyane bir fikirdir.

 

Ertesi gün sabah erkenden kuşçu arkadaşımız Yaşar ı ziyaret ettik. Kümesinin önünde sert bir köpek bağlıydı. Kimse bu avluya habersiz giremez diye aklımdan geçti, çünkü yapılan kuş hırsızlıkları malumunuz. Yaşar namlı bir erkeği eline alır ve ayaklarımızın önüne bırakır ve bu yerde arka arkaya üç takla atarak gösterisini tamamlar ve gururla dolaşır. Yaşar bizlere bu gururlu kuşu kupaya uçurduğunu ve birincilik elde ettiğini söyler ve oradaki arkadaşlarda bunu doğrular. Kırıkkale´deki kuşçular her sene kendi aralarında kupalı yarışma düzenlerler ve burada büyük paralar döndüğü söylenir. Bu büyük paralara yarışabilmek için önce kendine ve sonra kuşlarına güvenmek gerekir ki ziyaret ettiğimiz her kuşçu için bunu söyleyebiliriz.

 

Uzun süren muhabbet ve konuşmalardan sonra yinede bazı sorularım cevapsız kaldı, bunları artık kendim cevaplamam gerekecek, çünkü hiçbir yetiştirici sırlarını vermemişti.

En son bütün Takla ve Mardin yetiştiricilerine ve olmak isteyenlere seslenmek istiyorum: Hedefimiz sefere gelip fışkıran kuşlar olmalı, bizlere yüzyıllardan beri doğru geliştirilerek bahşedilen bu ırkımızı yanlış Uçuş Özellikleri ile tanıtmak ve bununla beraber yok etmek olmamalı!

 

Süleyman Gürcan Akbulut

 

 

Bugüne Kadar 231434 ziyaretçi Burdaydı

sponsor alanlar veya bağlantılar


Mardin Haber

etiket güneşi

Dost Siteler

istatistik

Kopirayt

Online ziyaretçi

Bugün: 102 ziyaretçi

Sayfa Gösterimi: 178 klik

IP Adresiniz: 18.226.166.214

Tasarım:Tugay Tekeci
Düzenleyen: Musa Akdağ


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol